Tekrara verilmiş bir şarkının melodileri gibi duruyor, her şey; Söz aynı, davranış aynı,
Dinleyende hep aynı düşünceler,
…ve değişimi bekleyen gözler aynı.
Tüm bunlardan “kurtulma” uğraşı, ayrıca…
…ve yeni bir günde, yine aynı yerden doğacak bir güneş vardır hep tepemizde
Değişim uğraşında olanların buna umut bağlayışları…
Bunun gibi, insana dair ne varsa şu tarihsel döngüler içinde, hep bu yanılsama üzerine kurulu;
“Karanlıklar ardından gelecektir, aydınlık” diye
Hâlbuki kızıl gün batımlarıdır, çoğu kez insanları bir araya getiren,
Aşkları yüzdüren, dostlukları derinleştiren ve sohbetleri tatlı bir süzgeçten geçiren…
Karşıtlığımızdan uzak kaldıkça yüklerimiz artıyor çünkü,
Sığdıramıyoruz içimizdeki dünyayı bulunduğumuz yere…
Bu yüzden, günün yaşanmışlık yorgunluğunu hep birbirimizi gördüğümüzde atabiliyoruz üzerimizden.
O halde bu aydınlık bekleyişi niye?
Uyandığımızda silinecek mi hafızalarımız,
Durduramadığımız tarihin doğurganlığına karşı, bir engel mi bulacağız göreceğimiz rüyalarda…
Aslında güneşin sembolizmi karşısında eriyen düşler besliyoruz içimizde,
Bir araya gelmedikçe güç kaybeden hayaller,
…ve karşı gelinemeyen beşeri arzular.
Şaşkın, telaşlı ve gereksiz bir varlık arayışındayız sanki,
İçine gireceğimiz bir pandora kutusu…
yakup
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder