Cennetten kovulmak yetmiyormuş
gibi, bir de her sabah uyandığım da başka bir yer de buluyorum kendimi. Bugün
küçük bir koy da uyandım. Gün henüz ağarıyordu. Sanırım havanın soğuk olması ve
sahile vuran dalgaların sesinden dolayı erken uyandım. Daha önceleri bildiğin
gibi, ya bir çöl de, ya bir mağara için de, ya da orman da uyanıyordum.. İlk
defa bir deniz kenarın da buldum kendimi.. Mağara da uyandığım günün sonun da
bir deniz kenarın da uykuya yenildiğim olmuştu. Ama biliyorsun işte ne uyuduğum
yeri, ne de uyandığım yeri bir daha bulamıyorum.. Nasıl bir cezadır ki bunu
sürekli yaşamak zorun da kalıyorum.. Ama değişmeyen bir şey var! Her yerde o
kadını görüyorum.. Bu sefer saçlarının rengi farklıydı.. Gün batımına
benziyordu saçları. İlk gördüğüm de nihayet bir başkası diye düşündüm. O
heyecanla yaklaştım ona. Ama ne göreyim gözler aynı gözler, burun aynı burun,
dudaklar aynı dudaklar, ses aynı ses.. O da beni gördüğü için ilk defa mutlu
değildi.. Sanırım o da sıkıldı sürekli aynı şeyleri yaşıyor olmaktan. Yine de
yaklaştım ona, bir önceki gün o sıcak ve parlak şeyin tepeden hiç ayrılmadığı o
tuhaf yerde ona karşı kırıcı davrandığımı kabul ettiğimi ve özür dilemek
istediğimi söyledim.. Öylece baktı yüzüme. Hiçbir şey demeden elindeki küçük
bir ağaç dalı ile sahildeki kumların üzerine bir şeyler çizmeye devam etti. Bir
suçlu gibi daha fazla şey söyleyememe haline büründüm. Birkaç adım geri giderek
bir taşın üzerine oturdum ve yaptığını izlemeye başladım. O da benim gibi yeni
uyanmıştı ve henüz yiyecek aramaya çıkmamıştı sanırım. Çünkü hep böyle oluyor.
Uyanıyoruz, birbirimizi görüyoruz, birbirimizle iletişim kurmaya çalışırken hep
bir sürtüşmelerimiz oluyor, birbirimize bağırıyoruz, kızıyoruz ve içimizdeki o
boşluğa yenilip uzaklaşıyoruz.. O bir tarafa giderken ben diğer tarafa gidip
yiyecek bir şeyler arıyoruz kendimize. Öylece kaybediyoruz birbirimizi ta ki
diğer güne kadar.. Bu kısır döngü cennetten kovulduğumuzdan bu yana böyle.. Dünyaya
ilk düştüğümüz gün birbirimize sözler vermiştik. Bir daha ayrılmayacağımızı, birbirimizden habersiz iş
çevirmeyeceğimizi söylemiştik.. O yılana inandığımız gibi artık hiç kimseye
inanmayacağımızı da söylemiştik üstelik.. Bu da kısa sürdü.. Şimdi ise
birbirimizi bulup bulup kaybediyoruz. Ama bu gün nedense diğerlerinden daha
sakin başladı. Çizdikleri de o kadar da anlamlı şeyler değil üstelik.. Kimi
derin çukurlu, kimi ise bir rüzgarın uçurduğu yaprağın değmesi kadar soluk
çizgilerden oluşuyor. Bazen çubuğu alıp öylece etrafında dönüyor, denizin
kenarına kadar koşuyor, geri geliyor. Ama bunları yaparken hiçbir şekilde
yüzüme bakmıyor. Varlığımı umursamadığından eminim.. İçim de garip bir his
uyanıyor.. umarım diğer günler de böyle geçmeye başlamaz diye düşünüyorum.. o
beni erken uyandıran soğuk hava yerini sıcak bir ortama bırakmaya başlıyor..
içimdeki boşluk ise henüz uyanmış değil.. Aynı şeyleri de o da yaşıyor olacak
ki, şimdiye ormanın içine girip uzaklaşmış olurdu.. uyandığımız yerin neredeyse
tamamı çizgilerle doldu.. Ben ise sabırla taşın üzerinde oturmuş onu
izliyorum.. Koşturmaları, dönmeleri, zıplamaları, uzanmaları bitmiyor bir türlü..
Tepemizdeki o sıcak ve parlak şey denizin üzerine ışığını acımasızca
yedirmişti.. Tam oflamalarım başlayacaktı ki, bir anda durdu. Küçük adımlarla
bana doğru yürümeye başladı. Bu vaktin ne kadar uzun olduğunu anlatmam
imkansız. O kadar küçük adımlarla yürüyordu ki, bunun bir ömür süreceğini
düşündüm.. Nihayet yanıma yaklaştığın da elindeki ağaç dalını bana uzattı.
Aldım. Gözlerini kapat dedi. Kapattım. Ben aç deyinceye kadar açma dedi. Tamam
dedim. Bekledim. Esen rüzgar ve dalgaların sesi dışında hiçbir şey duymuyordum.
Epey zaman geçti böyle. Rüzgar ve dalgaların sesi dışında hiçbir şey duyamamak
sinirlerimi geriyordu üstelik. Hiçbir şey yapmadan öylece karşımda durduğunu ve
bana baktığını düşünmeye başladım sonra.. Açayım mı gözlerimi diye sordum. Ses
etmedi. Bunu birkaç kez tekrarladım.. Ama ne ses veren oldu, ne de buna benzer
başka bir şey.. Sonun da dayanamayıp açtım gözlerimi.. Karşım da hiç kimse
yoktu ve kumlar hiç üzeri çizilmemiş
gibi öylece duruyordu..
yakup
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder