Eğer, herkesin ihanetçi olarak yaftalandığı bir ülkede
yaşıyorsanız ve henüz ihanetçi olmadıysanız, büyük ihtimal o ülkede turist
olarak bulunuyorsunuzdur. ..ve yahut arıza vermiş bir uçak ile uzaklara
giderken mecburi iniş yapmış ve ertesi gün ancak halledilebilecek bir sorundan
dolayı mecburen o ülkenin şehrinde turluyorsunuzdur.
Yaşadığınız ülkede savaş olmasından dolayı zorunlu göç
yapmış olmanız dahi sizi ihanetçi sepetinden kurtarmayacaktır. Kanaat
etmediğiniz varsayımı üzerinden yaşadığınız mahalle basılabilir, sokaklardan
kovulabilir veya bir şehrin girişi size tamamen kapatılabilinir.
Nedir ki, ihanet?
Sözlük anlamı sadık kalmamak olarak belirtilmiş. Ortada
birşey var ve siz o şeye herşeye rağmen sadık kalacağınıza dair bir söz
vermişsinizdir ve bundan dolayı yapacağınız herşeye dikkat etmekle
mükellefsinizdir.
O şeyin ne olduğu konusu ise mutlakiyetçiliğin başlangıç
evresi. Daha siz doğmadan önce sizin adınıza sınırlar çizilmiş, sizin adınıza
sözler verilmiş ve sizin seçiminiz dahi olmadan alnınıza yazılmış destanlarla
bezeli bir aidiyet silsilesi üzerinden nutuklara amin demek durumunda
kalmaktasınız...
Düz olanın ne olduğuna sizin öz varlığınız ile karar vermek
hakkınız dahi olmamakla birlikte yeni bir düz yaratmak ise günah sandığına
çoktan kapanmış ve bilmem kaç turluk zincirler ile sarmalanmıştır.
Nedir ki, ihanet?
Sözlükten çıkıp toprağa ayağınızı bastığınızda birkaç defa
düşünmek gerekliliğidir. Çünkü o toprağın filizlendirdiği zenginliğin kimin
koltuğuna sünger yapıldığını bilemezsiniz. Bu durumda, sadece aidiyetin
varlığını değil, varlıklı olmanın seceresi ile de muhattap durumda
kalacaksınızdır.
Örneğin İstanbul’un fethi şenliklerinde elinde türk bayrağı
ile bir Kürt, bir Çerkes, bir Ermeni dolanıyorsa bu kürdistana ihanet olarak
algılanır. Ama kimse bu ihanetin Rumlara yapıldığını düşünmez.. Çünkü ortada
Rum yoktur ve bu olmama halinin suçlusu olan “herkes” olduğu için, bunu, var
olan ve kabul edilen bir şey üzerinden biçimlendirmek en kolay yoldur...
Nedir ki, ihanet?
Belki de ömrünüzde bir seferlik sesli düşünme halinin sizin
bir ömrünüze bedelleştrildiği durumdur. Yıllar sonra bile bugünü savunmak
zorunda bırakılma halidir. Çünkü değişmek, dönüşmek, evrilmek sadece Kafka’nın
cümlelerinden ibarettir. Yada Kaf dağının ardındaki ulaşılmaz bir ideadır.
Aslında böyle bir şey yoktur ama siz yinede onun varlığına inanınki bir kıtlık
zamanında bile o koltuğa oturan kendisini o değişime uydurabilsin ve hep baki
kalabilsin.. Sizin değişmeniz koltukta oturanın kabulü dışında ise ihanettir.
“Niye beni çağırmadınız” demektir aslında.. Ama davetiyeyi iki kişilik
hazırlarsanız bu kabuldür. Biri muktedir, diğeri koltuk…
Nedir ki, ihanet?
Bir kelimenin ters bir anlam ifade edebilmesi için yüzyıllar
geçmesi gerekirken, yüzyılda bir yaşanılabilinecek bir olaya hergün maruz
kalanlar için o kelime bir günde değişime uğrayabilir.. Bu yüzden herkesin
ihanetçi olduğu bir toplumda aslında “normal” olmaktır. Size ihanetçi dendiği
için yüzünüzü asmanıza gerek yok! J
yakup
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder